Nevşehir’de 1956 yılında dünyaya gelmiş olan Abdullah Çatlı, siyasi macerasına 1977 yılında ülkü ocakların, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı olarak başladı, bir yıl sonrasında ise Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı oldu. İsminin ilk olarak medyada duyulması ise aynı sene içerisinde gerçekleştirilen Doç.Dr. Bedrettin Cömert’in öldürülmesi olayında fail olarak anılmasıyla oldu. Bedrettin Cömert öldürüldüğünde Hacettepe Üniversitesinde öğretim elemanlığı yapmaktaydı. Bu olayla ilgili olarak Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kendisi hakkında gıyabi tevkif kararı verildi. Yine aynı sene Sakarya ili sınırları içerisinde Nevzat Bor ile birlikte yakalanarak gözaltına alındı.
Ankara’da 7 TİP üyesi kişi katledildi ve olayın planlayıcısı, azmettiricisi ve ana sorumlusu olarak Abdullah Çatlı’nın ismi ön plana çıktı. Bu olayla ilgili tutuklama kararı aradan geçen 4 sene sonrasında verilebildi.
Bu süreçten sonra farklı kimliklerle dolaşmaya, yurt dışına çıkmaya başladı. İlk olarak farklı kimlikle 1979 senesinde İstanbul’da Ağca’nın hapisten kaçırılmasına yardım ve yataklık yaptığı dönemde kayıtlara geçti. Ağca’nın yurt dışına kaçırılmasına da ön ayak oldu. Mehmet Ali Ağca’nın yurt dışına çıkması için pasaport sağlayıcı kendisiydi. Bu bağlantıları güçlendiren en önemli kanıt ise hapisten kaçtıktan hemen sonra Çatlı’nın evinde kalmış olması gösterilebilir.
Kendisi yurt dışına çıkışını ise 82 olaylarından hemen sonra gerçekleştirmiştir. Yurt dışına çıktıktan sonra kısa sürelerde Viyana ve Bulgaristan’da kalmıştır. Hemen ardından Papa Suikastını gerçekleştiren Ağca, için olayın tertipçisi konumunda olduğu ileri sürülmüştür.
Derin devlet ile ilişkilendirilmesi ise 1983 senesinin 23 Ekim günü Paris’te ASALA’ya karşı girişilmiş olunan beş eylemde kendisinin kullanıldığı bizzat MİT belgelerinde kayda geçmesiyle olmuştur. Paris’te yakalandığında yine sahte bir kimlikle, Hasan Kurtoğlu ismiyle, ortalıkta dolaşmaktaydı. Burada yakalanarak Fransa tarafından 4,5 yıl hüküm giyerek, Papa suikastı ile ilgili olarak tanık ifadesinde bulundu. Sonrasında yedi yıl hüküm giydiği İsviçre’ye teslim edildi ve buradan 1990 senesinde kaçtı.
İsviçre’nin Zug hapishanesinden 1990 yılında kaçışından üç sene sonra tarih 1993’ü gösterdiğinde İstanbul’da yine farklı bir kimlikle gözaltına alındı. Bu dönemde kullandığı isim ise Şahin Ekli idi. Kısa sürede içeriden çıkan Çatlı, bu gözaltına alınması esnasında verdiği parmak izi ile olaydan üç sene sonra işlenen Ömer Lütfü Topal cinayetinin silah kabzasında tespit edilen parmak izi aynı olacaktı.
Bu dönemden sonra isminin karıştığı olaylar arasında; PKK finansörü işadamlarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlar, 95 senesi Azerbaycan’da meydana gelen darbe, Tarık Ümit’in kaçırılması ve öldürülmesi, Mehmet Ali Yaprak’ın da fidye alınması karşılığında kaçırıldığı olaylar sayılabilir.
Takvimler 3 Kasım 1996 ‘yı gösterdiğinde Türkiye için yıllarca önemli olayların mihenk taşlarından birisini oluşturacak ve uzunca yıllar derin devlet tartışmalarında öne sürülecek Susurluk kazasında hayatını kaybetmiştir.
Nevşehir’de yapılan cenaze töreninde Ülkücü Guruplar kendisine sahip çıkarak 4500 kişilik bir katılımla hazır bulundular.
